31 Ağustos 2015 Pazartesi

Sezai Karakoç | Liliyâr

Liliyâr / Sezai Karakoç

Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli 
Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli 
Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin 
Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı 
Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu 
Kuklalar titremesin ne yapsın 
Kuklaların kukla olmadığı besbelli 
Lilinin çekip gideceği besbelli 
Lilinin dönüp geleceği besbelli 
Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris'nin 
Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili 
Ekmek ne kadar Allahınsa Lili de o kadar Allahın Lili 
Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili 
Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili 
Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil 
Olamaz Üsküdar'dan geçeriken bulduğun mendil 

Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili 
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili 
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili 
Sen istesen de taş yürekli olamazsın 
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili 
Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın 
Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin 
Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili 
Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü 
Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili 
Demek sen gidiyorsun Lili 
Bizi öpmeden mi gideceksin Lili 

Lilinin güneşin altında duruşu yok mu 
Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu 
Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu 
Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu 
Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı 
Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu 

Lilinin bir tavşan gibi koşuşu 
Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu 
Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı 
Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu 

Ben konuşmasını bilmem Lili